28 Mart 2020 Cumartesi

İnanır mısın?

Güneş doğuyor artık gündüzleri,
Bulutlar beyaz artık ve rüzgar,
Rüzgar esiyor artık yapraklara.
Uçuruyor dökülen kuru yaprakları,
Teker teker alıyor gözlerimden,
Dökülen dertli yaşları.
İnanır mısın?
Ben inanamadım.

Nefes alıyorum artık gece uykusunda,
Yahut öğlen güneşi vururken dağınık saçlarıma.
Uyanmam da bir hoş artık eskisi gibi değil,
Ağlayarak değil mahmur gözlerle bakıyorum sabaha.
Sabaha nazır uyandığımda oluyor elbet,
Lakin mutluluğa yakın değil.
Ama ağlamıyorum artık sabahları.
İnanır mısın?
Ben inanmadım.

Öfkem dinmiş gibi artık, duvarlarla aram gayet iyi
Bazen hadsizlik ettikleri oluyor elbet,
Vuruyorum ağzının ortasına iki tane, susuyorlar.
Ama artık aramız iyi,öfkelenmiyorum.
Artık duvarlarla aramız seninle olduğundan daha iyi.
Duvarların beni terk edebileceğine,
İnanır mısın?
Ben inanmadım.

Öyle böyle geçti onca yıl ve terkedilişimin ayları.
Gaflet içinde şuursuzca suçlamaların,
İşlemiyor artık kalbin derinliklerine.
Verdiğin zararları bir inşat ustası misali,
Kapattım tırnaklarımla kazıyarak toprağı.
Yani anlayacağın artık,
Sardım içimdeki tüm yaraları.
Artık sapa sağlamım desem,
İnanır mısın?
Ben inanmadım.

2 Mart 2020 Pazartesi

Bir küçük aşk(tı) benimkisi.

Bu gün size geçmişimi ve acılarımı anlatacağım. Kısa hayatımın nahoş anılarından bahsedecek, belki zamanınızı harcamanıza neden olacak ve hiç tanımadığınız benim derdime ortak olacaksınız.

Şuan yirmi altı yaşımdayım. Hayatımda sadece 2 kızı sevdim, 1'ine aşık oldum. İlk sevdam çocukluk zamanları karşılıksız sevmenin tadını öğrendiğim hatta sevmenin ne demek olduğunu öğrendiğim bir küçük heyecanımdı. Ancak daha on sekizlerimde körpe bir delikanlı iken bir kıza aşık oldum. İlk görüşte aşkı, sevdalanmayı öğrendim. Tanıma ve tanışma sürecinde bana karşı duygular beslediğini öğrenmek tarifi olmayan mutluluklar verdi. Binbir güçlükle başladı yıllarca sürecek yolumuz.

"
Bana nasıl baktığını soruyorlar..
Bulutun arkasında saklanan ay,
Ufukta doğan güneş nasıldır;
Bunları gerçekten görmüyorlar.
"

 Rüzgarına öyle kapılmıştım ki "açılma" sürecinin sancıları, dışardan izleyenleri kahkaha ile bayılmasına neden olabilirdi. Hislerimi anlatmak için ismini her söylediğim de gözleri ile gözlerimin kavuşması beni heyecanlandırdı demek naif kalır. Kalp krizi geçirdiğimi söylemek bir nebze yaklaştırabilirdi. İsmini söylemem ve gözlerimizin kavuşması, nasıl olduğunu sormam ile sonuçlanması, komedi dizilerinde dahi göremeyeceğiniz bir andır. Bu şekilde başlayan yolumuz uzun yıllar gitti. 8 yıllık yolculuk ise kızgın bir hançerin sırtıma saplanıp soğumayacak gibi duran sızısı ile sonlandı.

"
Umutsuz çabalarım var benim.
Camda göz yaşlarımın izi,
Bir anlık cesaretti yaşam,
Bir nefes çığlıkla ölüm.

Tükenmiş hayellerim var benim.
Kağıtlarda mürekkebin izi,
Bir anlık hevesti umudum,
Bir nefes haykırış çöküşüm.

Devasız dertlerim var benim.
Bedenimde yorgunluğun izi,
Bir anlık çabaydı hayatım,
Bir nefes sessizlik geçmişim.

Onulmaz halim var benim.
Gözlerimde umutsuzluğun izi,
Bir anlık serzenişti sesim,
Bir nefes bitkinlikle bittim.
"

Bir çok anımız birikti. Güzel anılardan dolu bir buket çiçek diyebilirdim geçen onca yıllık geçmişe. Lakin bir sonbahar akşamı. Beni terk ettiğini yazan bir mesaj alana değin güzeldi herşey. Son zamanlarda sevgisiz davranması bir miktar soruna neden olsa dahi, düzelir demiştim. Düzelemeyecek bir sorun olduğunu düşünmedim. Tabi ki bana ihanet ettiği gerçeğini bilmediğimdendi bu masum ve naif düşünceler. Öyle ya "nazlı çiçeğim" derdim. Nazlandı geçer diye düşündüm her zaman. Çünkü biz söz vermiştik. Birbirimize bir çok söz verdik. Hiç bir sözüme ihanet etmedim. Fakat onun sadece sözüne değil bana ihanet edeceğini nereden bilebilirdim. Uzun yıllar süren yolculuğu bir ihanet ile sonlandırmak nasıl bir vicdan ile yapılabilirdi.

"
Öyle ya, yoruldum demişti.
Sebepsizce çekip gitmişti.
Şunu da söylemek gerekir,
Aşk yalanmış bana o öğretti.

"
Geçtiğimiz günlerde beni aradı. Ben geçen birkaç ayda biri ile konuşmaya dahi kendime yediremedim. Sadakat kemiklerime öyle işlemişti ki kafamı kaldırıp etrafıma bakmak dahi ihanet ediyor hissinin içime dolmasına neden oluyordu. Fakat o beni arayarak, bana ihanet ederek başladığı ilişkisinin bitişini fütursuzca anlatıp dert yanabildi. İçimde yanan alevi umursamadan, beni tekrar tekrar acıya gark etti. Oysa ben ona " Öl desen ölürüm, ama unut dediğin için unutamam." demiştim. Gerçekten mutlu olması için ölmeye razıydım, ancak yaşarken öldürmesini beklemiyordum. Artık onunla bir geleceğim yok, biliyorum. Geri dönmesini asla beklemiyorum. Ancak halen içimde bir yerde bir sızı var. İhanet ile terk edilsem dahi suçluluk hissediyorum. Artık onu sevmiyorum. Sadece yaşadığım güzel günlere buruk bir özlem, hafif bir hasret duyuyorum. Mutlu olduğum güzel anıları seviyorum. İhaneti öğreneli on gün oldu. Bir çok şeyi artık daha iyi anlıyorum. Ve artık bir şeyi çok iyi biliyorum, mutlu olmak istiyorum.

"
Yıllar yılı büyüttüm seni içimde,
Üstüne titredim aşk ve sevda ile,
Öyle güzelsin ki en derinlerde,
Kirletmem içimdeki seni, seninle!

Artık onca geçen yılların ardından,
Bir büyük hatırasın, en acısından,
Öyle güzelsin ki en derinlerde,
Kirletmem içimdeki seni, seninle!

Anılara gark ettin beni, bitirdin.
Beni değil, sen bizi heba ettin.
Oysa ne güzeldin en derinimde,
Kirletmem içimdeki seni, seninle!

"
Utku Can CANATAN